13 Haziran 2014 Cuma

BİR İK’CININ İŞ ARAMA SÜRECİ

Çok uzun sayılabilecek bir ara verdiğimin farkında ve suçluluğu içerisindeyim. Bloğumu yayına açmaya paralel, yeni bir iş aramaya da karar vermiştim. Bu süreç tahmin ettiğimden uzun sürünce, elimde olmadan önceliklerim de değişmiş oldu.

İş aramaya başlama sürecim, eski işimin kendimi geliştirmek adına bana istediklerimi veremediğini hissetmemle başladı. Büyük bir kurumda, sevdiğim  ve tarafınca sevildiğim bir yöneticiyle çalışıyordum, insan kaynaklarının bütün fonksiyonlarına dokunabildiğim bir pozisyondaydım ancak dış dünyadaki İK’da farklı şeyler olduğunu ve bunları kaçırdığımı düşünüyordum.  

Düşüncelerim beni yoğun bir iş arama sürecine yöneltti. Uzun sayılabilecek bir süre farklı sektörlerden farklı şirketler ile görüştüm. Bu görüşmeler sonucu işini seven bir İK’cı olarak yaşadıklarım maalesef pek iç açıcı olmadı. Mülakatçıların tutumlarından görev tanımlarına kadar değişmesi gerekli pek çok nokta var.  

Mülakatlardan çıktıktan sonra kendime sorduğum “bu şirkette çalışmaktan gerçekten mutlu olacak mıyım” sorusunun olumlu cevabı 3’ü geçmedi. İK’ın, şirketin vitrini olduğunu vurgulamaktan öteye geçtiğimiz günümüzde, bu gerçeği unutanların sayısının çokluğu karşısında gerçekten şaşırdım.

Hepimizin iş arayış ihtiyacı, şekli ve değerlendirmesi mutlaka farklıdır ancak İK’cılar tarafından belirli standartların sağlanıyor olması günümüzün iş dünyasında kaçınılmaz olmalıdır.

İş arayış sürecimin bana kattıklarını düşünmem ve değerlendirmem kendi içimde sürecek olsa da, bu süreçte karşılaştığım ortak olumsuzlukları aktarmak istiyorum.


  •        Adaylara geri dönüş bilgilendirmesi: Mülakatlarına katıldığım birçok şirket (hatta son görüşmelerine dahil olduktan sonra bile) sürecim olumsuz olması durumunda geri dönüş yapmıyorlar.

  •    Yapılan mülakatların yetkinlik odaklı olmaması: Kurumsal olarak bildiğimiz ve çalışmak istenilen şirketlerin başında gelen kurumlarda bile yapılan mülakatların kaliteli yapılandırılmıyor.

  •      Cv’lerin yeterince incelenmeden mülakata davet edilmesi: İK’nın sektör bağımsız bir meslek olduğunu her zaman savunmuşumdur ancak özellikli yetkinlik ve deneyim gerektiren sektörlerin varlığını da inkâr edemem. Özellikli deneyim gerektiren sektör İK’cılarının, görüşmeye davet ettikleri adayların CV’lerini daha özenli inceleyip, aradıkları kriterleri karşılamaları durumunda görüşmeye davet etmeleri gerek mi? Görüşme sırasında sorulan “bizim sektörümüzle ile ilgili tecrübe” sorusu şirketlerinin imajını sarsmak dışında başka birşeye yarıyor mu?

Bu liste kuşkusuz uzayıp gidebilir, ancak en çok karşılaştığım olumsuzlukları paylaşmak istedim. Yaptığımız işin aslında nasıl ayna görevi yaptığını asla unutmamız gerekiyor. En ufak bir dikkatsizliğimiz ya da ağzımızdan çıkan bir söz kurumumuzun marka imajını zedeleyebiliyor. Bu yazı benim tecrübelerimi baz alan bir dertleşme yazısı oldu. Ancak hepimizin unutamadığı eşsiz mülakat deneyimleri vardır kuşkusuz.

İşe alım yapıyorum diyen her meslekdaşım, adaylarına en iyi mülakat deneyimini yaşatmayı hedefleyip bu bilinçle hareket edebilse mülakat tecrübelerimiz daha güzel olmaz mı? 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder